Çocukla Evde Çıldırmaca / Kim Ji Young, Born in ’82

Ben sanırım aslında diziden çok film izliyorum. Ama nedense dizileri daha çok yazıyorum. Hani hiç dizi izlemeden 365 gün geçirsem, her güne bir film yazacak stoğum var. Bugün bari dün izlediğim filmi yazayım dedim. Bu filmin çevrilmesini uzun süredir bekliyordum. Türkçe’ye çevrildi mi bilmiyorum, ama İngilizce altyazılı olarak nete düştüyse, yakında Türkçe altyazılı da düşer.

Bu film Cho Nam Joo adlı senaristin iki ayda yazdığı romandan uyarlanmış. Bu kadar kısa sürede yazmasının nedeni ise kendi yaşadıklarını yazmasıymış. Anında da çok satan bir kitap olmuş. Bence bu kitabın, sonra da filmin başarısı çalışıp da anne olan pek çok kadının kendi hayatlarından pek çok parça bulması. Ben doğum, çocuk yetiştirme, işimi bırakma, eve kapanma, sonra tekrar işe başlama sürecimi tekrar yaşadım resmen. Eşimle birlikte izledik filmi. Filmin bazı yerlerinde “Sen de mi böyle hissediyordun, itiraf et beni öldürmek geçmiş miydi içinden?” diye sordu.

Filmin başrollerini Gong Yoo, Jung Yu Mi paylaşıyorlar. Ünlü annemiz Kim Mi Kyung da yine anne kontenjanından , kızın annesi rolünde diziye katılmış. Gong Yoo ile Jung Yu Mi Train To BUsan’da da birlikte oynadılar biliyorsunuz ve evleneceklerine dair de dedikodular çıkmıştı. Ben her ikisini de severim, çok da yakıştırmıştım ama tabii laf söylemek bize düşmez. Olursa sevinirim.

Konu ataerkil bir aile düzeni içinde, erkeklerin önemsendiği bir ortamda yetişip okuyan, çalışırken büyüklerin dırdırı ile çocuk sahibi olan ve işini bırakan bir kadının doğum sonrası bunalımı içinde psikolojisinin bozulması ve ara sıra başkası gibi konuşması sonucu yaşadıkları anlatılıyor. Allahtan kocası anlayışlı bir namca da işler kötüye gitmeden olaya el koydular. Biz bu arada kadının evdeki açmazlarını, kocasının sıkıntılarını , her iki tarafın ailelerinin evliliğe, gelinlere ve kızlara bakış açısını görüyoruz. Koreliler bu konuda bizi aratmıyor biliyorsunuz. İşleri gelinlere yaptırmalar, her ikisi de okuduğu halde kocaya önem vermeler, ailede erkek çocuğu pohpohlamalar şu bu. Kızcağızınm durumu bana çok tanıdık geldi. Uzun süre eve kapandıktan sonra Migros’a alışverişe giremedim diye hüngür şakır ağladığımı bilirim. Eşim sen yorulma alışverişi ben yapayım deyip markete girdikten sonra arabada beni ağlarken bulmuştu. Artık evde nasıl boğulmuşsam o bile benim için bir eğlence olacakmış demek ki. Ben de oğlum prematüre doğduğu için işi bırakıp ona bakmak zorunda kalmıştım. 2 kg 44 cm doğmuştu ve okula başlayana kadar part time evden çalışıp, sonrasında yine onun için bankacılığı bırakıp öğrtetmenliğe geçmiştim. Yoğun bir biçimde çalışan bir kadını alıp eve kapatırsanız – bu gönüllü bir kapanma bile olsa- sudan çıkmış balığa dönüyor. Bu film bunu çok iyi yansıtmış.


Filmleri uzun uzun anlatmıyoruz doğal olarak. Ama bir tanıtım videosunu koyalım tabii. İşte şurada. Güzel film izleyin anacım 🙂

You may also like...

4 Responses

  1. Sero says:

    Güzel pozitif ayrımcılık falan ama o kadarda etkileyici bulmadım. Yani o kadar emek verip film çekiyolar bu adam nasıl bi koca nasıl bi baba izleyelim demi ama. O yüzden vasat buldum diyebilirim. Birde tek çocukla o kadar bunalım yaşaması da enteresan geldi bana. Terius behind me deki anne faktörü daha etkiliydi bu yüzden

    • Deli Ajumma says:

      Çocuğun bir ya da üç olması önemli değil ki, önemli olan seni eve bağlaması. Burada konu kadının yaşadıkları, adamın nasıl bir koca ve baba olduğu değil ki zaten onu da veriyor, daha fazla ayrıntıya gerek yok bence bir film süresi içinde. Terius behind me konusu bu değildi, polisiye bir diziydi.

  2. dilek says:

    Çocuktan sonra evde kalmayı cok iyi anlatmış film. Evdeki kısır döngü içinde boğulan kadına parkta otururken dışardan görenlerin “Kocası çalışıyor o kahvesini yudumluyor” demesi bile yeterince iyi bir tasvirdi. Annesine giderken umumi tuvalete giremeyip onca yüküyle eve dönmesi de iyi ayrıntılardan biriydi. İyi film ?

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

%d bloggers like this: