“Yalnızca on kopya satsa bile bazı kitaplar yayınlanmalıdır” Romance is a bonus book

Her ne kadar yarıda mı bıraksam , yoksa bitirsem mi diye diye izlediysem de yalnızca bu mesajı için bile bırakmadığıma sevindiğim bir dizi oldu Romance is a bonus book.

Lee Jong Suk’un askere gitmeden önce son bir dizide yer alacağı, partnerinin de Lee Na Young olacağı anlaşılınca pek çok kişi ” Yine mi nuna romans, Kadın da annesi ya da ablası gibi duruyor , bu da nereden çıktı” filan dedi. Ama oyuncunun sıkı fanları hemen Lee Jong Suk’un Lee Na Young’ın fanı olduğunu, onunla bir dizide birlikte oynayacağı için çok mutlu olduğunu yazdılar. Ben hatunu önceden tanıyordum. Filmlerini izleyip kendisini sevmiş biri olarak, oyunculuğunun iyi olduğunu biliyordum. Ama Won Bin ile evliliği ve ardından oğlunu doğurmasını takiben biraz yıpranmış olacağını düşünüyordum.

Öncelikle dizi TVN’de 16 bölüm olarak yayınlandı. Dizi haklarını Netflix de satın aldı. Yönetmeni Lee Jung Hyo Life on Mars, Criminal Minds, A Witch’s Love, In Need of Romance 2012, Heartless City, The Good Wife gibi dizilerin yönetmeni. Yazarı Jung Hyun Jung ise Tüm In need of Romance serisinin yani I need romance, I need romance 2012, I need romance 3, Discovery of Romance dizilerinin yazarı. Romans konusunda uzman yani. Ama bazen uzman olmak yetmeyebiliyor.

Lee Jong Suk 1989 doğumlu. Ama yaşından çok genç gösteriyor bence. Liseli gibi. Daha önce Secret Garden, I can hear your voice, Pinocchio, W Two worlds , No Breathing ve The Hymn of Death performanslarını yazmışım. Çeşitli nedenlerle izlemediğim dizileri var. Kendisi 2021 başına kadar askerde olacağından, özlersem onları izlerim diye düşünüyorum. Bu kendisinin izlediğim ikinci nuna romansı. Aslında ben I can hear your voice’da Lee Bo Young ile olan kimyasını daha çok beğenmiştim. Üstelik o dizide bu dizide olduğu kadar öpüşme filan da yoktu. Bunda Lee Jong Suk değil de Lee Na Young, ya da senaristin konuyu iletme biçimi etkili oldu diye düşünüyorum. Dizinin başından neredeyse sonuna kadar Lee na Young’ı o kadar abla gibi yansıttı ki, sonra “Aaaa o da bir şeyler hissediyormuş.” deyince, “Yok ya ! ” dedim. Bana dizinin sonuna kadar abla kardeş hissi verdiler. Ya da ablasına aşık olan genç çocuk da diyebiliriz. Ama abla da tık yok !

Lee Na Young 1979 doğumlu, yani 10 yaş var aralarında. En yakın tarihli dizisi 2010, diğerleri daha da eski. Tabii bir de filmleri var. Bizim Kore dizisi izleyicisinin çoğunun çok da tanımadığı bir oyuncu yani. Kocasına gelince reklam filmleri ile geçiniyor sanırım. Bir Won Bin efsanesidir gidiyor, ama adam en son filmini 2010’da, en son dizisini 2002’de çekmiş. Ama herkeste bir “Aman ne yakışıklı, ne karizmatik” düşüncesi. Aslında öyle de. Kötü oyuncu da değil, ama tembel biraz galiba. Tabii kızcağızı evlenmeden hamile bırakacak kadar çalışkan olduğunu da söyleyelim, her konuda aynı değil yani 🙂

İşin magazin kısmını bir kenara bırakacak olursak dizi çocukluktan tanışan bir çiftin hikayesini anlatıyor. Çocuk kıza aşıktır ama nunası hiç bilmez. ( Bu da nasıl olur anlayabilmiş değilim, nuna salak herhalde ) Kadın evlenir, bir çocuğu olur, kocası onu aldatır. Başarılı kariyerini çocuğuna bakmak için bırakmıştır. İşe geri dönemez. 10 yıl işten ayrılan birini kimse işe almıyordur çünkü. Kadınların dünyanın her yerinde genelleyebileceğimiz bu açmazını gayet iyi anlatmıştı senarist, o çaresizlik, yıllarını heba etmiş olma duygusu, yetenekli olduğun halde iş bulup çalışamamak. Çocuğum prematüre doğduğu için ben de işten ayrılıp çocuğuma bakmış bir anneyim. Bir anda o günlere döndüm sanki. Doğum sonrası tam yeni bir iş görüşmesine gideceğim sırada oğlumun ateşinin 40’a çıkması, telefon edip gelemeyeceğimi bildirmem, bankacılıktan vazgeçip daha çok zaman bırakıyor diye öğretmen olmam şu bu. Kang Dan Yi ( Lee Na Young ) daha sonra üniversite mezunu olduğunu gizleyerek Cha Eun Ho ( Lee Jong Suk) un yayıncılık şirketinde sözleşmeli eleman olarak çalışmaya başlar. Lee Jong Suk da aynı şirketin kurucularından, başarılı bir yazardır. Dan Yi reklamcılık sektöründe ödüllü bir iş kadınıdır bir zamanlar. Şimdi ne iş olsa yapan ama iş bulduğu için de minnettar olan bir kadındır. Biz bir kitap nasıl yayınlanır, ne aşamalardan geçer, yayıncılar ne düşünürler, kitaplar nasıl pazarlanır, okuyucu ne ister, yazar ne düşünür, yayıncı neyle uğraşır öğreniriz tek tek. Benim gibi kitaplar sevenlerin, onlarsız yapamayanların çok hoşlanacağı sahneler, diyaloglar, sözler içeriyor dizi. Yan oyuncular da deneyimli, bildik oyuncular. Onların da kendi öyküleri var. O yüzden o sahnelerde hiç sıkılmadım, olmamış demedim.


Dizinin ikinci erkek ve kızını çoğumuzun sevdiği iki oyuncu oynuyordu. İkinci erkek Wi Ha Joon’u en son Matrimonial Chaos’ta ondan önce de nunanın küçük erkek kardeşi olarak Something in the Rain‘de izlemiştim. Giderek daha önemli roller alıyor. Bana başrol de oynayabilir gibi geliyor.

İkinci kız ise en son Still 17’de oynamıştı. Lee Jong Suk’un W Two Worlds dizisinde de oynadıydı, yanında çalışan asistanı olarak.

İkinci kız ve erkek hiç askıntı olmadılar, entrika çevirmediler, desteklediler bu bakımdan izlenesiydiler. Sonunda da yeni bir aşka yelken açtılar. Açıkcası ben ikiliyi daha çok izlemek isterdim, hevesim kursağımda kaldı.

Senarist evli ve çocuklu bir kadının da istenilesi olabileceğini yansıtmak istemiş olabilir, ama keşke kadını çocuklu yapmasaymış, hiç gerek yokmuş. Çünkü o çok düşünceli dediğimiz Kang Dani yalnızca ilk bölümlerde yurtdışında okuyan 12 yaşındaki kızını aradı, ondan sonra unuttu. Çocuk daha 12 yaşında yahu, yurtdışına yolladığın yetmiyormuş gibi bir de arayıp sormuyorsun, ya da onunla ilgili endişelendiğine dair bir belirti yok. Sözde Koreli aileler çocuklarına pek düşkün oluyorlardı, her şeylerine karışıyorlardı şu bu. Kızcağız sokaklara düşmüş Ayşecik gibi kaldı ortada. Hiç inanılası değildi.

Dizide romantik sahneler bolcaydı, ama dediğim gibi ben çiftten pek bir kimya alamadım. O yüzden dizinin anlattığı diğer şeylere yoğunlaştım.



Dizinin olmazsa olmaz bromansını başrol ve ikinci erkek oluşturdu tabii.

İkinci erkeğin çok sevimli bir köpeği vardı, ama bir süre sonra onu da evinde göremedik. İkinci kız evinin önünde bekledi saatlerce, ama köpek bir hav demedi. Senarist köpekleri tanımıyor dedim kendi kendime izlerken.

Diziyi izleyenler için söyleyeceklerim de, dizinin başından sonuna anlatılan gizli yazarın hikayesi finalde güzel bağlandı. Ama sonu tahmin edilebilirdi, gizem yaratmadı yani. Pazarlama bölümünün başındaki hatun “Hiç kimseyi sonuna kadar yanınızdaymış gibi düşünmeyin, nasılsa benim dediğiniz, bir yere kaçmaz dediğiniz ellerin olabilir.” düşüncesinin güzel bir örneğiydi. Hiç kimseyi çantada keklik görmeyeceksiniz.

Son olarak çok satan ama kısa zamanda unutulan kitaplar basıp, kazanılan parayla azar azar basılıp okunan ama uzun süre akılda kalan, gerçek okuyucuyu çeken kitaplar yayınlama düşüncesi hoşuma gitti. Ben de o kitapların okuyucusuyum çünkü.

Dizi müziği şurada.

You may also like...

7 Responses

  1. Gül says:

    Ben diziyi sevdim ajumma, nuna romans’tan hiç hoşlanmadığımı bildiğin için bu cümleyle başladım…Son zamanlarda seyrettiğim en naif dizilerden biriydi.Ve tabi’ki en özel yanı,senin de ısrarla vurguladığın gibi, kitaplarla ilgili olmasıydı.Milli Kütüphanesi bile lağvedilmiş bir toplumda yaşadığım için bu tür konulara aşığım ve sadece konusu için seyredilmeli, diye düşünüyorum.Değerlendirmen için yine eline sağlık.

    • Deli Ajumma says:

      Teşekkürler 🙂 Bir dizide de aşk öne çıkmayıversin, her dizide aşk oluyor genellikle zaten, değil mi ?

  2. uçar leyli says:

    Ben de severek izledim. Yayınevi başlı başına güzel konuydu. Üstüne birbirinden tatlı iki adam ve yeterince sevimli yan karakterler… Noona da karizmatik ve sevilesi bir kadındı (Encounter’daki kadın karakterden içime fenalık gelmişti, sürekli bu kadında ne buluyor dlye sorguladımdı). Küçük güzel detaylar da cabası. Bölüm sonlarındaki notlar mesela. Hele “moon is beautlful”dlye bltmesi, kısacası baya gülümsettiler beni, arada terapi oldu 🙂

  3. bülent says:

    something in the rain gibi nona ya olan aşkı konu alan bir dizi . sonuna kadar seyrettim ama çok beğenmedim. biraz sönük kalmış.

  4. oğuz says:

    ajumma ben aralarındaki tatlı romantizmi beğendim.gülerek izledim ve kitap muhabbetleri hoşuma gitti.

    • Deli Ajumma says:

      Kitap muhabbetleri benim de hoşuma gitti, ama yazıda da değindiğim gibi kimyayı pek beğenmedim.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

%d bloggers like this: