Hiçbir Şey Tesadüfi Değildir / Where Stars Land

Incheon Havalimanı’nı  mekan tutan, çalışan ve iş ilişkilerini harmanlayarak  Lee Je Hoon ve Chae Soo Bin ile ikinci çiftimiz Kim Kyung Nam Lee Soo Kyung aşkını izlediğimiz dizimiz taze bitti. Tabii hepsi bu kadar değildi. Hikaye ortaya döküldükçe soğan gibi iç içe geçmiş pek çok başka konu da çıktı ortaya. Ama ana fikir sanırım ” Hayatta hiçbir şey tesadüfi değildir, her şey yüce bir planın parçasıdır.” mottosuydu. Dizinin ucundan köşesinden biraz fantastik olduğunu da ekleyelim.

Çok güçlüyüz 🙂

Acı hissetmiyoruz.

Ama sadece kolumuzda 🙂 Tokadı yersek acır 🙂

Arabayı bile tek elle kaldırırız.

Diziyi Gu Family Book, Romantic Doctor, Teacher Kim, Dal Ja’s Spring  dizilerini yazan Kang Eun Kyung yazmıştı. Dizinin yönetmenliğini ise yine Gu Family Book, Secret Garden, Gentleman’s Dignity, City Hall gibi dizilerin yönetmenliğini yapan Shin Woo Cheol yapmış. Kemik kadro sağlam yani. Dizi 20 bölüm yayınlanacaktı, ama sanırım ratingler umduklarından düşük olduğu için 16 bölümde bitirdiler. SBS kanalında yayınlanan diziyi biz eşimle birlikte izledik. Finali ve işlenmeyen pek çok konu hariç,  çok da keyif aldık.

Lee Je Hoon gerek filmleri gerekse de dizileriyle yetkinliğini kanıtlamış bir oyuncu. Ben kendisini çok da sevimli buluyorum. Öyle bildik yakışıklı bir adam değil, zayıf, naif, normal bir genç adam. Ama bir bakışı, bir gülümsemesi onu çok çekici yapabiliyor da. Dizilerinde insani zayıflıkları çok iyi yansıtması onu sevmemize neden oluyor bence.

Lee Je Hoon’un daha önce Tomorrow With You ve Signal dizilerini  yazmıştım.  Şimdi bakınca aslında pek çok da filmini izlediğimi ama çoğunu yazmadığımı fark ettim. Bir gün oturup toptan yazayım bari. Yazdığım filmlerinden biri The Front Line. Lee Je Hoon dizide  havaalanı görevlisi. Geçmişte geçirdiği bir kaza yüzünden-  ki bu da üvey ağabeyi ile olan bir olaydan ötürü gerçekleşmiş- bir kolu ve bacağı işlevsiz hale gelmiş. 11 yıl tekerlekli sandalyede yaşadıktan, hatta intihara teşebbüs ettikten sonra bir ahjussi tarafından kurtarılmış, aynı ahjussinin arkadaşı olan bir profesör tarafından da kol ve bacağına aparatlar takılmış. Yalnız bu aparatlar yüzünden insan dışı bir güce sahip olmuş. Ona yardımcı olan ahjussi daha sonra aşık olacağı, yine havaalanında çalışan sarsak kızın babası.  O kızı da Chae Soo Bin oynuyor.

Chae Soo Bin genç ve sevimli oyunculardan biri. Love In the Moonlight‘ta Prensle evlendirilmek istenen soylu kızı oynamıştı. Sonra ben kendisini bir de Strongest Deliveryman‘de izledim. I am not a robot’ta da oynadı ama robotlu dizileri sevmiyorum, onu es geçtim. Burada sarsak, özgüvensiz ama sevgi dolu bir genç kızı oynuyordu. Kore dizilerinde sarsak kızlar başlıklı bir yazı mı yazsam acaba, ama çok uzun olur diye korkuyorum.

Dizinin üçüncü ünlü oyuncusu Lee Dong Gun’du. Zaten ilk gördüğümde “Ne oluyoruz? ” dedim. Artık başrollerden yan rollere mi düşmeye başladı. Açıkcası ben kendisini çok severim, ama burada çok tatsız, sevimsiz bir karakteri oynuyordu. Resmen dizinin kötü adamı gibiydi. Aslında kardeşini korumak istiyormuş, iyiymiş de kötü numarası yapıyormuş filan anlamam ben. baştan sona sevimsizdi işte. Onun oynadığı bir dizi için Laurel Tree Tailors yazıma bakabilirsiniz. Aslında onun da çok dizisini izledim, ama niye yazmamışım bilmem.

Dizinin ikinci çifti resmen rol çaldı. Güvenlik görevlilerini gözlerimizden kalpler çıkarak izledik. Bir arkadaş yazana kadar ben Kim Kyung Nam’ın Prison Playbook‘ta Jung Kyung Ho’nun kardeşini oynadığının farkında değildim. Açıp baktım, aa hakikaten o. Pek sevimli yavrucak 🙂 Come and Hug Me’de de oynamış, ama dram diye ben o diziyi izlememiştim.

SF9  üyesi Ro Woon tipik ikinci erkeği oynadı. her daim yardımcı, aklı başına sonradan gelen, aşkını açıklayan ama kızın sevdiği başkası diye geri çekilmeyi bilen bla bla.

Diğer oyuncular da hep deneyimli ve tanıdığımız oyunculardı.

Klasik klişe sahneler vardı tabii. Yağmur ve şemsiye  sahnesi :

 

 

Çifte dating

Duvara sıkıştıran kız 🙂

 

Asansör sahnesi

 

 

Eğer biri senden hoşlanmazsa

İşine bak, ilgilenme

Eğer biri senden hoşlanırsa onu samimiyetle kabul et.

Şimdi gelelim finalden neden hoşlanmadım. Çocuğumuz engelliydi ve en nefret ettiği şey zayıf görünmekti. Kızımız ise belki dışardan görünen engelim yok, ama benim de içim engel dolu demişti. Buraya kadar tamam. Dizinin sonuna yine bir yıllık bir ayrılık koydular. Çocuk iyileşebilmek için gitti, hiç aramadan sormadan bir yıl geçti. Bu klişeden de bezdim. Sonra müthiş gücüne kavuşmuş olarak geri döndü. Halbuki gitmeden önce kız ona ben senin elin ayağın olurum demişti. Bu mükemmelliğe öykünme işi benim sinirimi bozuyor. Dizinin sonunda çocuk bildiğimiz protezle yürüseydi, kız da ona yardımcı olsaydı. Hadi biraz daha cesur olalım, Seo Yoon tekerlekli iskelede geri dönseydi ve düzelemedim deseydi, Yeo Reum da , olsun seni seviyorum deyip onu öpseydi. Hatta tekerlekli iskemlede, kız  kucağındayken bir öpücük görseydik. Kızın özgüvenini kazanması için de birlikte çalıştıklarını filan gösterselerdi daha gerçekçi ve doğal olmaz mıydı ? Üstelik bu son engelli insanlar için hayal kırıklığı yaratan bir son değil mi ? Yani tamamen düzelmezseniz sevgilinize kavuşma hakkınız bile yok. Üstelik yine süper güçlerle geri döndü.  Son sahnede çocuğun ense traşından başka bir şey göremememize değinmiyorum bile. Gözleriyle oynayan bir adamı o son sahnede görmemize niye engel oldunuz? Niye bundan bizi mahrum bıraktınız? Başta acaba işi vardı da başkası mı oynadı son sahneyi diye düşünen çok oldu. Ama yüzünün göründüğü fotoğraflar da var. Dizisi kısaltılan yönetmen öç mü aldı ? Neyse ne bu son benim hiç hoşuma gitmedi. Yobomun da gitmedi. Bu ne biçim son ? dedi adamcağız.

Alanda pejmürde dolaşan babanın hikayesi yarım kaldı, kocası aldatan yöneticinin hikayesi ne oldu ? Güvenlik şefiyle evli yönetici kadının ağabeyle de bir ilişkisi var gibiydi başta, onu da işlemediler. Sonra Yeo Reum’un babasına ne oldu ? Adam ölmüş mü, kaçmış mı, ben mi atladım nedir, akibeti hakkında bir şey anlamadım ? Yeo Reum’un da bir sırrı vardı sözde, o sır neydi ? Takım şefi Seo Yoon’u kardeşi gibiseviyordu anladık, peki ne zaman nerde nasıl karşılaşmışlar, onu da merak ettim. Güvenlikçi aşıklar bir yıl içinde hiç mi ilerleme göstermedi ? Genç bunlar yahu kanları kaynıyor, hormon diye bir şey var 🙂

Gangsterlerin hep sopayla saldırmaları, birinin de silah taşıyıp çat diye vurmaması bana çok komik geliyor. Size gelmiyor mu ?

Dizide “Hepimiz alandaki yolcular gibi gelip geçen kişileriz, bu dünyadan” dediler. Bu dizi de geldi geçti. Ama bu kadar iyi bir  yönetmen ve senaristle ( Önceki dizilerini düşünürsek ) bu kadar açık olmamalıydı diye düşünüyorum. Diziye sonradan döner bakar mıyım ? Sanmıyorum. Lee Je Hoon’u görmek istersem Shin Min Ah’la olan şeker şerbet sahnelerini izlerim daha iyi.

Dizi müziği için şuraya bakabilirsiniz.

You may also like...

3 Responses

  1. dileksem says:

    Lee Je Hoon ayrı bir yazıyı hak ediyor ajumma. Yazarsan severek okuruz. Bir dahaki dizisinde daha güçlü karakterli bir kızla oynamasını ümit ediyorum.

  2. beyza says:

    gerçekten bu nasıl sondu yahuuu dedirten sondan.Oysaki başları ne kadar güzeldi ahhh ahh. Diziyi bitirdikten sonra bir tek ben mi anlamadım diye geldim yazınızı okudum. Ki anlaşılacak bir şey yokmuş zaten. Korede silah taşıma yasağı var. Sadece polisler ve özel timler kullanabilir silahları o yüzden herkes siyah kuşak sahibi gibi maşallah olmayan da sopa taşıyor yanında kkkkk

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

%d bloggers like this: